8 Aralık 2012 Cumartesi

KARA PANO


Okulumuzun binası çok eskiydi. Osmanlı Devleti zamanında yapılmış, sağlam, taş ustalığı hemen göze çarpan tarihi bir binaydı. Şehremaneti Binası olarak yapılmış ama sonradan okula dönüştürülmüştü. İşte bu binanın bodrum katında kapkara bir bezle kaplanmış gibi duran bir pano vardı. Sınıflarda bulunan duvar gazetesi panoları gibiydi. Ama, bodrumdaki pano, aklın alamayacağı kadar siyahtı, adeta zifiri karanlık bir geceye açılan kapıydı. O panoyu, Beden Eğitimi dersleri için eşofmanlarımızı giymeye giderken hep görürdük. Koridorun sağında hep öylece dururdu. Ne zaman oraya konulmuştu, ne zamandan beri orada öylece bekliyordu, bilen yoktu. Sanki anlaşmış gibi hiç kimse de araştırmıyordu. Nasıl ki bir dağ yaratılıştan olduğu yerde durur ve kimse  bu dağı kim buraya koydu diye araştırmadan öylesine kabullenirse, bizim panonun durumu da böyleydi işte. Sanki o panonun orada hep öyle kara kara durması, dünyanın tabii hayatının bir parçasıydı.
      Bir gün yine Beden Eğitimi dersi için üzerimizi değişmeye gidiyorduk. O kara panoya yaklaşınca, içimden bir ses, onu oradan indirip duvara yaslamak gerektiğini söyledi. Aslında biraz da haşarılık yapmak istemiştim. Kafadar iki arkadaşıma bunu söyledim, hemen kabul ettiler. Boyum biraz kısa olduğu için, uzun boylu olan Gökhan, diğer arkadaşın omuzlarına çıktı ve panoya uzanmaya çalıştı, yetişemediler, çok yüksekteydi. Koridorun sonunda eski sıra ve masalar vardı. Hemen bir masa çektik, üzerine sıra koyduk ve onun üzerine çıkan Gökhan’ın parmak uçları panoya ancak yetişiyordu, tuttuk ayağının altına da kalın ders kitaplarından birkaç tane koyduk, artık rahatça yetişiyordu. Bu sırada diğer sınıf arkadaşları üstlerini değiştirdikleri salondan bize sesleniyorlar ve derse zamanında girmezsek, bedencinin kızacağını ve zayıf not verebileceğini hatırlatıyorlardı. Onlara yetişebileceğimizi ve zaten eşofmanlarımızın altını giymiş olduğumuzu söyledik ve tekrar işimize döndük. Gökhan parmak uçlarına yükselip panoyu altından tutmak istedi. O sırada beklenmedik bir şey oldu, pano Gökhan’ı tutmuştu! Ve bir an kadar kısa bir süre içinde arkadaşımız pano tarafından “yutuldu”! Spagetti makarnayı nasıl içimize çekersek, pano da arkadaşımızı öylece içine çekivermişti. Ve o, gık bile diyememişti. Olaydan on dakika kadar sonra da diğer sınıf arkadaşlarımız, beni ve diğer arkadaşımı şoka girmiş bir halde bulmuşlardı.




                                                                                                                   Mahir ÖZDİLEK

                                                                                                                      26.11.2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder